Hukuk kurum ve kurallarının tüm yurttaşlarca ulaşılabilir ve öğr...

 
Klavyenizin tuşlarında gezinen parmaklarınızdaki gücü hissediyor...

 
(4320 SAYILI AİLE’NİN KORUNMASINA DAİR YASA) A...

 
Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyeleri Hukuk ve Hu...

 
TÜRK MEDENÎ KANUNU (T ı k l a y ı n ı z !) ...

 
T T.C. SAKARYA ÜNİVERSİTES...

 
Sayın Müvekkillerimiz E-Danışmanlık ücretinizi aşağıdaki hesap...

 
...

 
ANKET:
Bankalar tarafından kredi kartlarına uygulanan gecikme (temerrüd) faiz oranları sizce düşürülmeli midir?
Evet Hayır


%93.9529 Evet
%6.0471 Hayir

Toplam Oy Sayisi : 3357

AİLE İÇİ ŞİDDET

AİLE İÇİ ŞİDDET (11/09/2006)
(4320 SAYILI AİLE’NİN KORUNMASINA DAİR YASA)

Aile içinde şiddet gerek toplumumuzun gerekse tüm dünyanın en önemli sorunlarından biridir. Şiddet denildiğinde ilk akla gelen fiziksel şiddet olsa da duygusal, sözel, ekonomik ve cinsel şiddet de toplumumuzda oldukça sık görülmektedir. Nasıl yaralamanın fiziksel şiddet olduğu kabul ediliyor ise bir eşin diğerini ekonomik olarak baskı altında tutması; örneğin harçlık dahi vermemesi de ekonomik şiddettir. Ya da eşlerden birinin diğerini sosyal olarak baskı altında tutması da toplumumuzda oldukça sık görülen bir şiddet türüdür. Bir eşin diğerinin evden çıkmasına izin vermemesi, yakın komşuları ile dahi görüşmesine engeller koyması en açık şekliyle sosyal şiddettir. Bu gibi örnekler çoğaltılabilir. Kısaca aile içi şiddeti aile bireylerinin yaralanmasına, sindirilmesine, öfkelenmesine ya da duygusal baskı altına alınmasına yol açan fiziki sözsel veya herhangi bir şekildeki davranış, eylem olarak tanımlayabiliriz. Aile içinde zayıf olan taraf kadın ve çocuklar olduğundan büyük bir çoğunlukla aile içinde şiddet erkek tarafından kadına ya da anne baba tarafından çocuklara yönlendirilmektedir.

Aile içi şiddet ailenin gelişimine engel olan dolayısı ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sosyal refaha ulaşmasına set vuran ülkemiz gibi toplumların uğraştığı(ya da uğraşması gereken) en önemli problemlerden biridir. Aile toplumun en küçük fakat aynı zamanda en temel birimidir. Öyle ki insanlığın başlangıcından itibaren var olmuş toplumun ekonomik sosyal ve siyasi yaşamına yön vermiş bir kurumdur. Böylesine önemli görevler üstlenmiş bir kurumun güçlenmesi, gelişmesini sağlayabilmesi ve toplum içinde üzerine düşen görevi yerine getirebilmesi bakımından sosyal ve ekonomik yönden olduğu kadar hukuki yönden de korunmasına dair yasa kabul edilmiştir.

4320 sayılı yasa ile aile içi şiddete maruz kalan kişi aile mahkemesinden bir takım tedbirlerin alınmasını isteyebilir. Ayrıca cumhuriyet savcısının bildirmesi halinde de hâkim şimdi belirteceğimiz tedbirlere başvurabilir veya kendisi uygun göreceği benzeri tedbirlere hükmedebilir. Kanunda belirtilen tedbirler şunlardır:

Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin;

1. Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,

2. Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması,

3. Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi,

4. Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,

5. Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,

6. Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,

7. Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.

Hâkim bu tedbirleri en fazla altı ay için verebilir. Kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan eş veya diğer aile bireyine ihtar olunur.

Burada yasanın amacı kusurlu eşe veya diğer aile bireyine karşı bir ceza uygulama değildir. Bu ayrıca bir şikâyet konusu olup ceza hukukunu ilgilendiren bir durumdur. Burada amaç şiddeti uygulayan kişiye karşı şiddeti sürdürmesine engel olacak koruma önlemlerinin uygulanmasıdır. Tedbire karar verildikten sonra kararın bir örneği cumhuriyet başsavcılığına gönderilir ve bundan sonra kararın uygulanmasını savcılık zabıta ile birlikte izler. Koruma kararına uyulmaması halinde şikâyete gerek kalmaksızın kovuşturma yapılır karara uymayan eş ve diğer aile bireyi hakkında sulh ceza mahkemesinde dava açılır. Fiil ayrıca suç oluştursa dahi koruma kararına uymamaktan ötürü kendisine karşı tedbir alınan eşe üç aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

Ayrıca hâkim bu tedbirlere karar verirken gerektiği takdirde bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini de göz önünde bulundurarak mağdur veya mağdurlar lehine tedbir nafakasına hükmeder. Bu hüküm özellikle başkaca geliri olmayan şiddet mağdurlarına bir de ekonomik bakımdan mağdur olmaması adına getirilmiş bir hükümdür.

4320 sayılı kanunun amacı aile içerisindeki bireylerin birbirlerine karşı fiziki, sözel ve duygusal kötü davranışlarını önlemektir. Bu sebeple hâkim mağdurun tekrar şiddete uğrama ihtimalini göz önüne alarak başvurunun hemen ardından tanık ya da karşı tarafın dinlenmesine gerek kalmadan kararını verebilir. Ayrıca tekrar şiddete maruz kalma ihtimalini ispat etmeye veya boşanma davası ile birlikte talep edildiği durumlarda duruşma gününü beklemeye gerek yoktur.

Alınacak tedbirler mahiyetleri itibari ile koruma sağlaması bakımından bir an önce alınmalıdır. Çabukluk esaslı unsur olduğundan duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karar verilebilir. Verilen karar hâkimin vereceği süre ile geçerli olan geçici önlem niteliğindedir. Bu sebeple de kararın temyizi mümkün değildir. Yani karara itiraz mümkün değildir.

Koruma tedbirlerinin ivedilikle uygulanması gereken kararlardan olduğundan en az gider ve çabuk nereden ifası mümkün ise o yer aile mahkemeleri karar verme bakımından yetkilidir. Örneğin şiddet mağduru kadın ikametgâhından kaçarak ailesinin yanına sığındığında o yer aile mahkemesinden de 4320 sayılı yasaya göre tedbir talep edebilir. Yine kanunun amacını kolaylıkla yerine getirebilmesi bakımından; mahkemeye tedbire karar vermesi için yapılan başvurular harca tabi değildir.

4320 sayılı yasa gerek geleneksel Türk aile yapısı gerekse mağdurların aynı zamanda ekonomik bağımsızlıktan da yoksun sosyo-kültürel seviyesi düşük kişiler olması sebebi ile iyi niyetli çabalar sonucu çıkmış olsa da ne yazık ki işlerlik kazanamamıştır. Kol kırılır yen içinde kalır mantığının getirisi olarak Mağdur olan taraf bir yandan şiddet failinin baskısı bir yandan da toplum baskısı nedeni ile kanunun öngördüğü talepleri yargı merciine ulaştıramamaktadır. Ne yazık ki aynı anlayış kanunun uygulama mercileri olan kolluk mensuplarına da hâkim olmakta polis aile içi şiddetin polisi ilgilendirmediğini düşünmekte karı koca ve aile fertleri arasına girilmez düşüncesinde olduğundan gerekli müdahale gerekli zamanda yapılamamakta bu nedenle de kanundan beklenen faydaya ulaşılamamaktadır.

Tüm bu uygulama aksaklıklarına rağmen 4320 sayılı kanun aile içi şiddeti önlemede toplumsal açıdan önemli bir görev üstlenmektedir. Yasanın kendinden bekleneni karşılayacak şekilde işlerlik kazanması özellikle sosyal-kültürel seviyesi düşük şiddet mağdurlarının ihtiyaçlarına cevap vermesi temennimizdir.

Av.. Bahar Ünlüer